AYVALIK SEYAHATİNİZDE KEREMKÖY'Ü TANIYIN

KEREMKÖY Ayvalık Gömeç ilçeleri arasında asfaltın deniz tarafındaki tek köydür. Zeytin ormanının içinde çanakkale - İzmir yoluna 500 m uzaklıkta ve tepe üzerine konumlanmış köy buram buram Ege kokar. Köy meydanında içeceğiniz bir bardak çay ve köylülerle sohpet, belkide sizi de benim gibi KEREMKÖY'lü yapacaktır

5 Nisan 2014 Cumartesi

KIR EVİNDE MART AYI



Aralık, Ocak ve Şubat aylarını Adana’da geçirdim. Bu kış aylarının sıcak geçmesi birçok meyve ağacının erken uyanmasına neden oldu. Şubat sonunda Keremköy’ deki kır evime geldiğinde birçok meyve ağacı uyanmış ve yeni yıla merhaba diyorlardı. Ben onların budamalarını, bazılarının kış ilaçlaması ve gübrelemesi için geç kalmıştım. Bu nedenle de zannederim bu yılı bana karşı biraz sitemkâr geçirecekler. Nitekim eriklerde afid (yaprak biti) yaprakları tamamen sarmış, şeftalilerin yeni oluşan yapraklarında Taphrina o çirkin simptomlarını oluşturmuştu.

 Geçte olsa afidlere karşı ilaçlamamı yaptım. Bundan sonra gelecek yaprakların sağlıklı olacağını biliyorum. Hiçbirine, planlamama rağmen çiftlik ve 3x15 kış gübrelerini veremedim. Tüm bu nedenlerle bitkilerimin bana sitemkâr olmalarını anlayışla karşılamak zorundayım. Ama Mart ayında yağışlarla beraber hepsini sevindirecek azot gübresini verdim. Geçen sonbaharda diktiğim 30 kadar enginar harika olmuş. Ben yokken yardımcım onlara azot gübrelerini verdikleri için son derece sağlıklı görünüyorlar. Birçoğunda enginar başları oluşmağa başlamış.

Meyve oluşumu başlayan enginar bitkisi

 Ümidim 10 Nisan’dan itibaren kendi ürünümüz mutfağımızı ve soframızı zenginleştirecek. Eşim ve ben yıllardan beri tüm ilkbahar aylarında hemen hemen her hafta zeytinyağlı enginarı yemeği tüketmeyi bir alışkanlık haline getirdik.
Mart ayında güllerin budamasını yaptım ve geçen yıl çelikten yetiştirdiğim 30 kadar gülü çiftliğin değişik yerlerine şaşırttık. Ayrıca 2 yıl evvel tohumdan yetiştirdiğim 20 kadar palmiye fidanını da uygun yerlere şaşırttık. Yalnız asma fidanlarının temininde maalesef biraz geciktim. Bu nedenle de sofralık, şaraplık ve kurutmalık olarak belirlediğim asma çeşidi fidanlarına ulaşmam ve satın almam mümkün olmadı. Planım 50 – 60 kadar asma fidanı ile bir bağ kurmak ve oradan elde edilecek ürünü çiftlik içinde değişik ürünlere dönüştürerek aile ve dostlar arasında tüketmekti. Bu planım şimdi bir yıl ertelenmek zorunda kaldım. Bunun yerine temin edebildiğim 2 farklı çeşit asmadan bulabildiğim 7 fidan ile yüksek çardak yapmak, hem gölgesinden ve hem de ürününden yararlanmak için onları dikebildim.
Çiftlikte esas sorunum yaz aylarındaki sulama işleri. Yanlış planlama sonucu 600 m² çim alan oluşturdum.

Çim alanların yarısı

 Bu nedenle 2 yıldır yazın sulamada sıkıntılarım oluşmağa başladı. Bu yıl çim alanı küçültmek için yeniden peyzaj düzenlemesi yapmam gerekecek. Bunun için de çim alan üzerinde su kanalları ve bu kanallar boyunca taş yollar planladım. Ayrıca belirli alanlara yüksek çalı tipi su gereksinmesi az bitkiler dikmeğe başladım Bu alanları çakıl veya benzeri materyaller ile malçlayarak sulanmaz alanlar haline getirmek istiyorum. Bu amaçla hemen hemen her yıl genellikle Adana’da topladığım çelikleri çiftliğe getirerek bir fidanlık oluşturdum. Hepsini dışarıdan fidanlıklardan almak büyük bir mali yük getirmektedir. Bu nedenle peyzajda kullanacağım bitkilerin büyük bir kısmını tohum ve çelikten kendim üremekteyim. Bu şekilde davranışımda, doğal olarak düşündüğüm peyzajın oluşumunu geciktirmektedir.
Geçen 3 yıl içinde zeytin başta olmak üzere ceviz, badem incir, nektarin, şeftali, erik, elma, Trabzon hurması, böğürtlen meyvelerinin değişik çeşitleri ile oldukça zengin bir bahçe oluşturduk. İki yıldır bunlardan ürün almağa başladık. Ancak bizlerin sevgilileri olan ve kısa zamanda davetsiz misafirler olarak çiftliğe yerleşen sincap ve değişik tür kuşlar, ürünlerimizi paylaşmakta, hatta ceviz gibi meyvelerden bize pek bir şey bırakmamaktalar. Biz çiftliğin değişik yerlerine suluk ve yem kapları koyarak bu dostlarımızı besliyor ve iyi bir komşuluk oluşturmağa çalışıyoruz. İnanır mısınız, özellikle sincaplar bizim varlığımıza alışmağa başladılar ve bizlerden ilk günler gibi pek ürkmüyorlar. Dileğimiz sabah kahvaltılarında soframızı paylaşmaları. Umarım bu dostluğu bizden esirgemezler.
Geçen 2013 yılı kışı bizim için oldukça tahripkâr geçti. Yüksek debili yağmurlarda çiftlik tamamen su altında kaldı. Çünkü çiftliğin ortasından bir kuru dere geçmektedir. Arkasında çok küçük bir havzaya sahip olmasına karşın, bir aylık yağmurun birkaç saat içinde yağması ile zeytinlikler arasında daha önceden dolan dere yatağı nedeniyle, sular her taraftan hücum ederek çiftliğin eski ve içinde incir ve çok sayıda zeytin ve cevizin olduğu kısmını doldurdu. Akış bulamayan ve günlerce çiftlik içinde kalan su maalesef ceviz ve zeytinlerimden yarısının ölümüne neden oldu. Bu nedenle geçen yılımız dere yatağının beton kanal içine alınması ve eski kısımda drenaj çalışmaları ile geçti. Artık debisi yüksek yağmurlara karşı savunmamız olduğuna inanıyoruz.
Çiftlik içinde oturduğumuz kantri tarzı bina yanında geçen yıllar içinde 60 m² bir müştemilat ile 180 m² yüksek tavanlı bir depo yaptırdık. Ayrıca traktör ve ekipmanları ile sandallar için üzeri kapalı oldukça geniş bir park alanımız oluştu. Evin hemen arkasına 4 araçlık üstü kapalı bir araç park alanı da geçmiş yıllar içinde yaptırıldı.
İlk aldığımızda ana bina dışında hiçbir alt yapısı olmayan çiftlik içinde tüm yollar kilit taş ile örtüldü evin tüm çevresi karo veya kesme granit taşlarla kaplandı, Böylece yağışlı havalarda veya sulamalarda çamur sorunu ortadan kalkmış oldu.
Sizlere geçen yıl yaşadığımız oldukça ilginç bir olayı da aktarmak isterim. Yazın tüm çevre kuru olduğu için çiftliğin geniş alanlarının sulanması ve birçok ağaç ve çalının yetişmesi nedeniyle tüm yaban hayatı için oldukça davetkâr olmaktadır. Yukarıda anlattığım gibi sincap ve kuşlar gibi paylaşmaktan zevk aldığımız dostlar yanında bizi ürküten ve tedirgin eden diğer misafirlerimiz de olmaktadır. Geçen yıl balkonda otururken oldukça büyük bir yılan dostumuz hemen aşağıda granit taş döşeli alanda görüldü ve beni izlemeğe başladı. Oldukça renkli ve güzel bir hayvan olan yılan ile ne şekilde bir ilişkim olacağını bilmediğim için onu üzülerek kovdum. Kovarken de ayağımda olan plastik terliği onun yan tarafındaki boşluğa attım. Bu davranışımı kabul etmediğini bildirmek için yerden 50 – 60 cm kadar yükselerek protestosunu bildirdikten sonra gezinme alanını meyveliklerden ayıran biberiye bordürleri içinde kayboldu. Ben sorunun halledildiğini zannederek ve eşimi de ürkütmemek için bu olaydan kimseye bahsetmedim. Ancak ertesi günü sabah kalktığımda kahvem ile birlikte balkona çıktığımda, bizim davetsiz dostumuz süs olarak balkonda bulunan ve Ege’nin minyatür tek at arabası içinde yatarken gördüm. Ancak bu sefer benim kovmama meydan vermeden kendiliğinde ayrılarak, ilk günkü gibi tekrar biberiyeler arasında kayboldu. Ondan sonrada bir iki defa kendisini görmeme ve hatta olayı sakladığım eşimin de görmesine karşın, bu ortak yaşam olaysız devam etti. Bu yıl ne yapacağımı çok düşündüm. Geçenlerde internette toprağa gömülen ve yılan savar olarak nitelenen bir alet gördüm. Bu yıl onlardan iki adet alarak denemek istiyorum. Bu şekilde satılan gereçlerin çoğunun, insan korku ve meraklarını süistimal ettiğini bilmeme rağmen, başka çözüm yolu bilmediğimden denemek istiyorum.