AYVALIK SEYAHATİNİZDE KEREMKÖY'Ü TANIYIN

KEREMKÖY Ayvalık Gömeç ilçeleri arasında asfaltın deniz tarafındaki tek köydür. Zeytin ormanının içinde çanakkale - İzmir yoluna 500 m uzaklıkta ve tepe üzerine konumlanmış köy buram buram Ege kokar. Köy meydanında içeceğiniz bir bardak çay ve köylülerle sohpet, belkide sizi de benim gibi KEREMKÖY'lü yapacaktır

4 Temmuz 2014 Cuma

İKİNCİ HAYAT VEYA ALTERNATİF YAŞAM

  

keremköy de kır evi
Keremköy isimli bu Blogda, alternatif yaşam arayanlar ile ikinci hayat olarak da isimlendirebileceğimiz emeklilik hayatında, şehirlerin kargaşası dışına çıkmayı isteyenlere az da olsa yol göstermek amacıyla, bu alandaki düşünce  ve yaptıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben emekli olduğum için benim sizlere iletmeğe çalışacağım hayatı beklide ikinci hayat olarak vurgulamak daha doğru olacaktır. Halen aktif olarak yaşayan ve alternatif hayatı benimseyen ve bunu aileleri ile deneyenlerin ülkemizde de olduğunu biliyorum. Hatta bunlardan bazıları deneyimlerini internet üzerinden paylaştıklarını biliyor ve onların yeni hayatlarındaki özveri ve başarılarını zevkle okuyor ve izliyorum.
Bu yaşam fikri benim için yeni düşünce değildir. Üniversitede aktif olarak çalışırken,  daima herkesin sürdürdüğü rutin yaşam şeklinin dışında, alternatif yaşamı denedim. Örneğin bir yıl boyunca her hafta sonu iki gün İskenderun körfezi, Yumurtalık koyunda karavanımızda eşim ile birlikte balık tutarak doğa ile baş başa kaldık ve bundan inanılmaz keyif aldık. Şubat ayında sıcak bir oda yerine gece denizin üzerinde balık tuttuk. Bazen sıyırtı yaparken, kayalara takılan oltalarımızı kurtarmak için suya daldığımda oldu. Uzun yıllar yılbaşları ve hafta sonlarını http://ahmetayvalik.blogspot.com.tr/ isimli Blogda tanıttığım küçük evde geçirdik. Bir dekar olan bu vahşi alanda ağaçlar yetiştirdik, taş bahçeler yaptık, kayalardan denize girdik, hemen hemen her anından büyük keyif aldık. 2000 li yılların başında Adana’da bir köyde 8 dekar alan içinde yaptığım çiftlik evi ve bahçesinin düzenlenmesi bana inanılmaz yaşam enerjisi verdi. 60’ lı yaşlarımı bu alanda oldukça aktif ve keyif içinde yaşadım. Hayatta olumsuzluk ve pesimistliğe yaşantımda yer vermeden, sürekli olarak hayallerimin peşinden koştum. Özellikle bu son Adana’ daki çiftlik yaşamım deneyimimden bir gerçeğin farkına vardım. Biz şehirde yaşayanlar, o şehri yapıların, sokak ve caddelerin kapsadığı sınırlar içinde düşünmekteyiz. Çevreme baktığımda hiçbir dostum veya tanıdığım, Adana’ da şehir dışında o uçsuz bucaksız ovada inanılmaz hayatların ve bizleri mutlu edecek olanakların olduğuna ve istersek bunları paylaşabileceğimizi düşünmedik. Ben ve eşim 1970 li yılların başından emekliliğe kadar Adana’ ya gelen diğer arkadaş ve meslektaşlarımla birlikte, lojmanlarımızın da Üniversite içinde olması nedeniyle, tüm aktif hayatımızı Üniversite kampusu içinde geçirdik. Bundan inanılmaz keyif aldık. Emekli olduğumuzda da bu eski dostlarla kurduğumuz bir sitede yine beraberce yaşamağa devam ettik. Bizler arasında 40 yılı aşkın bir dostluk bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle bu arkadaşlarım benim ailem oldular. Onlarla bir arada olmak, ayni yaşam nişini onlarla paylaşmak, inanıyorum ki, benim kadar onlara da bir güvence ve zevk vermektedir. Birçoğumuzun çocuğu kucaklarımızda büyüdü, şimdi torunların sevgisini paylaşıyoruz. Ama benim için bu yaşam şeklinde bir şey eksik kalmaktadır. Bunu hep hissettim ve zaman zamanda arkadaşlarım ile paylaştım.
 Emekli olduktan sonra maalesef ülkemizde liyakat kavramı pek geçerli olmadığı için Üniversite çalışma düzeni, hepimizi işe yaramaz olarak değerlendirerek kapının önüne koydu. Birçoğumuz hazırlıklı olmadığımız yeni hayat şeklinde bocaladık, üzüldük ve çaresiz bu yaşam şeklini boynumuz bükük kabul ettik. İnanıyorum ki, birçoğumuzun en dolu ve verici olduğu bu dönemde, ülkemiz sosyal yapısı gereği olarak ta başka bir yaşam şekli olabileceğini düşünemedik. Zaten hobi açısından oldukça fakir olan toplumumuz, dışarıdan bizlere hazır bir yaşam şekli de sunulmadığı için birazda hayata ve hatta kendimize küserek, hayatın son evresini tamamlama rutini içine girdik. Hep düşünmüşümdür. Neden Adana’ da emekliliğimizde yaşam için bir köyü seçmedik. Her şeyden önce 300–400 m² arsa yerine 2000–3000 m² alanlara evlerimizi inşa eder ve daha ekonomik, ama daha konforlu ve doğayı tümüyle paylaşacak şekilde zengin bir yaşam şansı elde ederdik. Şehirde bulunan tüm altyapı artık köylerimizde de var. Adana’ ya en uzak köy belki 40 km. Ama istenirse 15–20 km uzakta da köyler mevcut. Bu mesafeler büyük şehirler için bir mahalle uzaklığındadır. Birçok vergi köylerimizde yok. Şehirde yardım olarak evlerimize aldığımız yardımcıyı beklide dörtte bir fiyatına köylerde bulmamız mümkündü. Bahçede her türlü sebze ve meyve yetişebileceği gibi istenirse kedi, köpek ve tavuklarımız ile birlikte yaşam şansı bulabilirdik. İstenirse bunları yaparken bütçenizi zorlamadan köylü dostlarımızdan yardım sağlamakta mümkün olabilirdi. Böylece son 10 – 20 yılda çok gelişen ve beslenmemizde bizi kendine mahkûm eden endüstriyel tarımın, şehirde yaşayanlar üzerindeki zorbalığı ve tahakkümünden de kısmende olsa kendimizi ve ailemizi koruyabilirdik.  Aracınıza park arama ve yaratma derdimiz olamazdı. Üstü morsalkımla örtülen bir park alanı 2–3 yılda hazır hale gelebilirdi ve bunları biz üzülmeden keyif alarak kendimiz yapabilirdik. Şayet bu yaşam şeklini birkaç dostumuzla, komşuluk içinde gerçekleştirebilseydik, doğanın içinde bu yaşam şeklinde ne kadar çok kutlanacak olayımız olurdu.
Bunun daha gelişmiş şekli ise çiftlik karakterli sitelerin kurulmasıdır. Bu proje, bir ara Adana’ da Üniversite dışında yaşayan dostlarımızla söz konusu olmuştu. Heyecanla bazı ufak girişimlerin ötesine maalesef gidemedik. 
Hatta bu projeyi daha değişik boyutlar içinde de düşünmek ve planlamak mümkündür. Ülkemizin seçilecek herhangi bir köşesinde daha büyük boyutlu yaşam alanları yaratmak, planlamak ve birçok hizmete ortak ulaşmak şeklinde olabilir. Bu denize yakın bir Ege köyü veya kazası olabileceği gibi Kaz dağlarında veya örneğin Kastamonu’ da bir köy de olabilir.  Büyük boyutlu düşünüldüğünde akla gelebilecek birçok hizmetin ortaklaşa ve ucuz sağlanması mümkün olabilecektir. Bu şekil yaşam özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde özel sektör tarafından genellikle emeklilere sunulmaktadır. Son yıllarda Ege’ de İzmir civarında buna benzer yaşam üniteleri özel sektör tarafından planlanmaya başlandığını bazı haber veya ilanlardan görmeye başladık. Hatta slow city kavramı altında reklamları da yapılmaktadır.
Bunlar geçmiş yıllarda üzerinde düşündüğüm, hayaller ürettiğim, ama arkadaşlarımla paylaştığımda, benim ne düşündüğümü ve istediğimi anlamakta dahi sıkıntı çektiklerini gördüğümde gerçekleştirme olanağı olmadığını gördüm ve bu nedenle, bu düşünceler benim için birer hayal olarak kaldı. Ama ben alternatif yaşam arayışlarına yalnızda olsam devam ettim. Sağlığım ve fiziğim müsaade ettiği, eşimin de bana destek verdiği sürece bu hayatı sürdürmeğe devam edeceğim.
Peki, günlerim nasıl geçiyor? Üç yıldır oğlumun Ayvalık Keremköy’ de aldığı çiftlik evi ve arazisini ıslah için genelde inşaat faaliyetleri, hemen hemen tüm zamanımı doldurdu.
Keremköy deki kır evi
 Bu arada her yıl 3–4 ayımızı dostlarımız ile birlikte Adana’ daki sitemizde geçirmeye özen gösterdik. Bunun dışında Adana’ daki yaşantımda dış mekân faaliyetleri sınırlı olduğu için son yıllarda, özellikle Adana’ daki köy hayatımda ilgi duyduğum ve kısmen de başarılı olduğum mutfak benim için yeni bir hobi alanı oldu. Bazen kendi kendime soruyorum, neden ve niçin mutfak hayatıma girdi. Bu birazda benim tüm çalışma hayatımda laboratuarın önemli yeri olmasında kaynaklanıyor. Bırakın biyokimyasal veya biyoteknolojik çalışmaları, daha çalışma hayatımın ilk yıllarında turunçgillerden izole ettiğim bir patojen fungus olan Phytophthora izolatlarına laboratuar ortamında mama beğendirmek, benim ilk mutfak deneyimimi oluşturmuştur. Ama şimdi tatlısından tuzlusuna birçok yemeği deniyorum ve aldığım tepkilere bakılırsa oldukça da başarılı sayılırım. Çünkü Adana’ daki sitemizde her biri deneyimli birer mutfak ustası olan hanım arkadaşlarımın, yaptığım yemeklere olan tepkileri oldukça olumlu. Hatta zaman zaman onların övgülerini de aldığım oluyor.
Ayvalık’ ta ise başlangıçta yeşil ve siyah zeytin yapımlarını eşim ile beraber denedik. Eşim Giritli ve bende körfezli olmama rağmen bu kadar güzel zeytin yememiştik. Örneğin yeşil zeytinler Ağustos ayından sonra yumuşamalarına karşın, burada denediklerimiz bir yıl sonra bile hala diriliğini muhafaza edebilmektedir. Siyah zeytinde ise ilk defa Ayvalık’ ta yapıldığını gördüğüm çevirme veya yuvarlama denilen teknikle yaptığımız zeytinin nefaseti bambaşka oldu. Ticari olarak pek uygulanmayan bu yöntemde az tuzda zeytin tenekeler içinde fermente olmakta ve bir yılı aşkın süre nefasetini koruyabilmektedir. Zeytin söz konusu olduğunda, beklide çocukluğumun Edremit’ te zeytinyağı fabrikaları içinde geçmiş olması nedeniyle kendimi bu bitki ve ürünlerine çok kaptırıyorum. Bu yıl yeni uğraşım peynir yapımı oldu. Hatta bunun için büyük miktarlarda koyun sütü ile beyaz ve hellim peynir yapımlarımız oldu. Kışın Şubat ayında hazırladığımız bu peynirlerde hellim, Özden’ in favorilerinden olduğu için erkenden tüketmeğe başladık. Beyaz peynir tüketimi içini Keremköy’ de inşaatın bitmesi ve oraya taşınmamızı beklemekteyiz. Umarım Haziran ortasından önce köye taşınmış oluruz. Bu yaz köyde değişik kışlık domates hazırlama yöntemlerini deneyeceğim. Bir kısmını kurutacağım. Meyvelerden ayva, erik, şeftali, nektarin ile marmelâtlar hazırlamak, bamya ve taze fasulye kurutmak istiyoruz. İlkbaharda hasat ettiğimiz enginarların büyük bir kısmını derin dondurucuya koyduk. Bunlara ilave harika yeşil baklalarımız oldu. Bunlardan da iç bakla hazırlayarak derin dondurucuya koyduk. Bir kısmını yeşilken kurutarak fava için ayırdık. Büyük bir kısmını ise kuruttuk Bunlardan bir kısmını tohumluk, diğer kısmı ise favalık muhafaza edeceğiz.
Tüm yazlık domates, biber, patlıcanın değişik çeşitleri ile bamya, rezene, roka, ekşikulak, nane maydanoz dereotu tohum ve fidelerini Nisan ayında ekim ve dikimini yaparak yaza hazırlandık. Bu ürünlerde mümkün olduğunca agrokimyasal kullanmadan üretmeğe çalışacağız. Edremit körfezi henüz doğal dengesini tam kaybetmediğinden doğal ürün yetiştirmeğe yardımcı olabilmektedir.
Niyetim sonbahara girerken tarhana ve erişte yapmayı deneyeceğim. Akçay’ da oturan kız kardeşim Nebahat’ ın yaptığı tarhana, yıllardan beri tükettiğimiz tek tarhana ürünüdür. Dışarıdan aldıklarımız maalesef alıştığımız tadı bizlere vermediği için tüketemedik. İnanıyorum kardeşimin yardımı ile bu yıl kendi yaptığımız tarhanamızı tüketeceğiz.
Gördüğünüz gibi bizlerin ikinci hayatımız oldukça yoğun ve hareketli geçmektedir. Bunlara ilave köyümüzün 2 km altında hiç bozulmamış bir doğa içinde denizimiz var. Bizler Rumlardan kalma bir zeytinyağı fabrikasının iskelesinden hiçbir atığın kirletmediği denize gireceğiz. Atık olarak hem endüstri, hem şehirsel ve hem de tarımsal atıkları kastediyorum, Bu nedenle de kendimizi çok şanslı hissediyorum.
Korkmayın, ikinci hayatınızı doya doya yaşamak için biraz cesaret. İnanın çok mutlu olacaksınız. Artık Ege’ nin balıkçı kasabaları tükendi. Bu nedenle ülkemizin tüm köyleri alternatif hayatı keşfetmek, hayattan zevk almak, yaşamı tüm varlıkları ve boyutu ile paylaşmak için sizleri beklemektedir.

İhtiyacınız olan yalnız biraz cesaret

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder