AYVALIK SEYAHATİNİZDE KEREMKÖY'Ü TANIYIN

KEREMKÖY Ayvalık Gömeç ilçeleri arasında asfaltın deniz tarafındaki tek köydür. Zeytin ormanının içinde çanakkale - İzmir yoluna 500 m uzaklıkta ve tepe üzerine konumlanmış köy buram buram Ege kokar. Köy meydanında içeceğiniz bir bardak çay ve köylülerle sohpet, belkide sizi de benim gibi KEREMKÖY'lü yapacaktır

7 Ağustos 2014 Perşembe

KUZEY EGE’DE KÖRFEZİN SESİNİ DİNLEMEK


Eğer Kuzey Ege’de sessizliğin hüküm sürdüğü bir kır veya köy evinde, kuytu bir köşede iseniz, İda'nın mitolojik tanrı ve tanrıçalarının nefesi olan Ege'nin kuzey rüzgarları sizleri büyülenecektir. Bu gizemli sesin değişik tınıları sizi hayal dünyasının tanımadığınız değişik köşelerine taşıyacaktır. Körfezin ana unsurlarından olan bu kuzey yazarlıklarının o karmaşık, ama sizi içine alan ve gerçek dışı ama size huzur, güven ve gizemin içine alan o sesi Keremköy’ de kır evinde duydum ve ayırtına vardım. İda’nın mitolojik efsanelerine, Truva’ ya, Afrodit ve Zeus’ e yabancı olmayan Körfezli kökenlerim, İda’nın bu zaman zaman huzur ve dinginlik veren, bazen kavgacı ve laf anlamaz hırçınlığını saygı ile karşılamamı bana öğretmişti. Bugün Kuzeyli rüzgarlar sanki benim körfezim ve küçük dünyama okyanusların o büyük dalgalarının sahilleri dövme sesinini taşıyordu. Ama genelde arka planda bana yaşamı fısıldayan doğanın ritmine, birden erkek kumruların eş aramak için biteviye tek düze ötüşleri, beni o sihirli dünyamdan, kır evinin sakin, huzur veren, günümüzün tüm kargaşasından uzak atmosferine taşıyı verdi.


Doğanın içinde bir yanda İda’nın nefesi poyraz, diğer yanda asırlardan buyana kutsal kitaplara konu olan zeytin ormanlarının hüküm sürdüğü Körfez, ülkemizin ender yörelerinden biridir. Zeytin tarımında agrokimyasalların (ilaç, kimyasal gübreler ve hormon) oldukça az kullanımı bu sihirli dünyanın dengesini henüz bozmamıştır. Bu nedenle Körfezde ender bulunan Keremköy gibi kendini kitle turizminden korumuş bölgelerde yaşam, size doğanın bir parçası olma fırsatını ve şansını da vermektedir. Artık günümüzde dede ve büyük annelerin özlemlerinden yaşayan bu sihirli dünyayı, ülkemizin hala bazı köşelerinde bulmak ve onu yaşamak mümkündür. Acaba turizmin başka bir versiyonu ile bu gibi yörelere zarar vermeden, huzur veren ve bir şekilde kendini koruyabilmiş bu yerleri, çocuklarımız ve torunlarımız ile tanıştırmanın bir yolu olabilir mi? Biz büyük baba ve büyük annelerin nostaljilerinde kalan sessizliğin hüküm sürdüğü, doğası henüz bozulmamış, insanın kendini doğanın bir parçası olarak hissettiği bu yöreleri büyük şehirleri kendilerine dünya edinmiş çocuk ve torunlarımıza tanıtmak için neden bir uğraşımız yoktur? Çünkü bu gençlerin ebeveynlerinin çoğu da bu gibi yaşam ortamlarının yabancısıdır. Yani yukarıda anlatmak istediğim doğal yaşam şeklini ancak bu genç ana babaların ebeveynleri bilmektedir.
Bu nedenle özellikle bu genç ebeveynlere seslenmek isterim. Sizlerin ebeveynlerinin nostaljisi olan bu gibi yaşam köşeleri artık çok eskilerde kalmaya başlamıştır. Sizlerin ebeveynleri bunları büyük bir özlem ile hazırlamaktadırlar. Bu nedenle tatillerinizi, bu gibi korunmuş, doğası yaşayan, ama artık sizlerin büyükleri için bile nostaljik olan bu köşeleri bulun tanıyın ve çocuklarınıza da tanıtın. Yaşamı büyük şehirler sınırları içinde zanneden sizler, Ayvalık gibi sahil kasabalarına geldiğinizde alışkanlıklarınızın esiri olarak veya size turizmcilerin sunduğu hazır programlar dışında da bir hayat olabileceğinizin beklide farkında değilsinizdir.  Çocuklarınız ile birlikte çevreye yapacağınız küçük geziler, asırlardır yörenin esas sahibi benim diyen zeytin ağaçları veya Kozak yolu üzerinde muazzam çam fıstığı ormanları ve onların büyüleyici manzaraları, zeytinlik alanların toprak işlemeleri esnasında martıların solucan veya fare avlarını izlemek, kırsalda poyrazın değişik ses ve serinliğini hissetmek, zeytinlikler arasında yaramazlık yapan sincapları kendi ortamlarında görmek, yüksek kesimlerde Ege’nin eşsiz güzelliğini, adalarını seyretmek, sizlere şehirlerin dışında da harika bir dünyanın ayırtına varmanızı sağlayacaktır.
Buralarda bu gibi yerlerin yerel yönetimlerine de önemli görevler düşmektedir. Bu gibi sakin köşelerde yerel halkın bilinçlendirilerek pansiyonculuğa teşvik edilmesi gerekir. Zaten iş olanaklarının son derece kısıtlı olduğu bu yörelerde, turizm yoluyla hem yerel halka yeni imkanlar ve hem de yukarıda anlatmaya çalıştığım bu korunmuş bölgelerin genç kuşaklara tanıtılması da mümkün olacaktır.

Sizleri ailecek Kuzey Ege'nin Toscana vadisi olarak bilinen, ancak çok az yurttaşımızın bildiği bu sihirli dünyaya bekleriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder