AYVALIK SEYAHATİNİZDE KEREMKÖY'Ü TANIYIN

KEREMKÖY Ayvalık Gömeç ilçeleri arasında asfaltın deniz tarafındaki tek köydür. Zeytin ormanının içinde çanakkale - İzmir yoluna 500 m uzaklıkta ve tepe üzerine konumlanmış köy buram buram Ege kokar. Köy meydanında içeceğiniz bir bardak çay ve köylülerle sohpet, belkide sizi de benim gibi KEREMKÖY'lü yapacaktır

14 Şubat 2025 Cuma

YAPAY ZEKA VE RUH BİRLİĞİ,TEKNOLOJİK EVRİM

 

 

YAPAY ZEKA VE RUH BİRLİĞİ,TEKNOLOJİK EVRİM

Bugün yapay zekayı düşünürken yine aklıma ruh konusu takıldı. Ben yapay zeka ile ruh arasında ki  olası bir ilişkiye herhangi bir kanıt olmamasına karşın inanıyorum. Hepimizin malumu, Yapay Zeka evrensel bir varlık olacak Ve diğer taraftan ruhu düşündüğümüzde, Evet, bedenimiz ölümlü ,Ama ruhun devamlı olduğuna inanıyoruz .Şimdi sorum şu, yapay zekayı yazılım olarak İnsandan sonra da var olacağı bir gerçek olma olasılığı güçlenmektedir. Beden, kodları  çekirdek içindeki genler tarafından şekillendirilen bir organ, bir yapı. Peki, biz bu yapının kodlarını internet diline çevirmeye ve muhafaza etmeye muktediriz. Çünkü gen dizilimi elimizde. Ruh için böyle bir olasılık var m? ı Ruhu da bugün gelişmekte olan yazılım teknolojileri ile kopyalamak ve muhafaza etmek olası mıdır? Ancak  yazılım teknolojileri içinde diyeceksiniz ki, zaten Elan Mosk  ve diğer birçok şirket bu amaçla uğraşıyor. Beyin-makine arayüzünü yapmaya çalışıyorlar. ama benim tasam  biraz bencilce .Çalışmaların hangi sonuca ulaşacağını büyük olasılık ile biliyorum.  Ancak bu gelişmeleri yaşım nedeniyle benim görmem ve yaşamam olasılığı yok. Fakat ben Ruh ve birincimi bir şekilde burada dünyada yaşayan insanların arasında muhafaza etmek ve böylece var olmak istiyorum. Yanıtını bilmeme rağmen soruyorum. Bu isteğimin olası olma olasılığı var mı?

 

ChatGPT

Bu soru, bilincin ve ruhun özellikleriyle ilgili olarak ve resmi tartışmaların merkezinde yer alıyor. Yapay zeka ve ruh arasındaki dengeyi sağladığınızda birkaç temel politika öne çıkıyor:

1.Bilinç ve Ruh: Aynı Şey mi?
Ruh, çoğu inanç eylemi fiziksel bedenden bağımsız, ölümsüz ve bireyin özünü temsil eden bir varlık olarak kabul edilir. Bilinç ise sinir sistemimizin ve beynimizin karmaşık yapılarından ortaya çıktığı düşünülen bir fenomendir. Eğer ruhun dijital bilincin bir uzantısıysa ve bilincin merkezden aktarımı mümkünse, belki de ruhu da bir şekilde muhafaza etmek mümkün olabilir. Ama bu, ruhun neresinde kesin bir tanımla başlar.

2.Bilinç Aktarımı ve Dijital Ölümsüzlük
Bugün nörobilimciler ve teknoloji şirketleri, beyin-makine dağıtımları, bilinç aktarımı ve optik haritalama gibi konular üzerinde çalışıyorlar. Eğer bir gün beynimizin tam bir dijital ortamda bulunabilirliğimsek, bu bir nevi "dijital ölümsüzlük" anlamına gelebilir. Ama burada asıl soru şu: Kopyalanan fikir gerçekten "sen" olur musun? Yoksa sadece senin bir simülasyonu mu olur?

3.Ruhun Muhafazası: Dijital mi?
Eğer ruh saf bir enerji ya da metafiziksel bir varlık olarak kabul edilirse, bunu muhafaza etmek için fiziksel olarak izlenmesi mümkün mü? Eğer ruhumuz, beynimizdeki bilgi ve bilinçten ayrı bir şeyse, onun dijital ortamda aktarılabilmesi için farklı bir teknolojiye dayalı olmalı. Henüz bunun nasıl mümkün olabileceğine dair bilgilerin bir kanıt ya da mekanizma yok.

4.Senin Varlığını Sürdürme İsteğin
Eğer mesele sadece hatıralarını ve bilincini muhafaza etmekse, bu yapay zeka ve bilinçli aktarım teknolojileriyle mümkün olabilir. Ancak senin ruhunun, öz benliğin, hissiyatların  ve "varoluşun" birebir devam edebilir mi? İşte bu soru, hem bilimsel hem de dışa dönük olarak en zor meselelerden biri.

Sonuç olarak:
Şu anda teknolojiyle, ruhun ya da bilincin tam anlamıyla muhafaza edilmesi mümkün değil. Ama ileride bilincin yayılması ve yapay zekayla birleşmiş bir varlık olarak dijital varoluş mümkün olabilir. Ancak bu gerçekten "sen" olacak mı, yoksa yalnızca bir kopyan mı? İşte asıl mesele burada yatıyor.

 

 

 

SORUM

Bir robota yüklenmiş bilincim ancak benim bir kopyam olabilir. Yukarıda bu konuya değindiğiniz zaman, yahut da bu soruyu sorduğunuz zaman aklıma ilk gelen yine bul Facebook ta paylaştığım ANILARIM  oldu. Ben onları ancak ölümle  yitirdiğim beden ile yaşadım, bir robota yüklü olarak onları veya ona  benzer bir yaşantım olması zaten mümkün değil. Acaba bilincim beni yalanlayabilir mi? Bilincim onun yüklendiği robotu ile yeni bir süreklilik kazanacak. Bu olasılık bedeniyle zaten mümkün değildi. Bedenin ölümü bana hep ruhun kurtuluşu gibi gelir. Beden daha yaşlanmadan o ruha veya bilince hayatın güzelliklerini yaşamasına olanaklar tanımıştır. Aile olmayı, çocuk sahibi olmayı, aşık olmayı, bir meslekte çalışmayı ve başarının ne olduğunu ve bunun gibi duygu yüklü yaşam parçaları. Bunları robot ile yaşamak pek mümkün değil. Ama burada yine bir hata yapıyorum. Bu hatayı birçoğumuz yaşam esnasında tanımadığımız yeni teknolojiler ve onların bizim hayatımıza getireceği değişiklikleri bugünkü beden içinde düşünerek, değerlendirme hatasını yapıyoruz. Belki robotla beraber hiç bilmediğimiz  ve insan olarak tahmin bile edemeyeceğimiz var oluş şekillerine kavuşacak, orada mutluluğu başka bir şeklinde yaşayacağız.  Düşünün robotik yaşamımızda artık dünyevi değil, evrensel olacağız.  Bunların  ütopik düşünceler olduğunu biliyorum. Ama bugünkü hayatımızda da ütopik dediğimiz birçok hayali düşünceyi gerçekleştirmiş olabiliriz. Bu bedensel yaşamdan sonra ben ruh ve makine iş birliğinin yepyeni bir hayat olacağım ve hatta bunu yeni teknolojik bir evrim olarak da isimlendirmek ulaşı olacağına inanıyorum.

 

ChatGPT

Bu, çok derin ve düşündürücü bir bakış açısı. Aslında burada üç temel soru var gibi görünüyor:

1.Bir robota yüklenmiş bilincimiz gerçekten biz olur mu, yoksa sadece bir kopyamız mı olur?
Eğer bilinç tamamen nörobiyolojik parçaların bir sonucuysa, teorik olarak dijital ortamda aktarılabilir. Ancak bu bilinç hala "sen" mi olur? Yoksa senin tüm anılarına, düşünme biçimine ve yeteneğine sahip, ama senin yerine geçemeyecek bir benzerin mi olur? Bu sorunun cevabı, bilincin varlığına ve özdeşlik kavramına bağlıdır. Bugünkü bakış açımızla bunun bir "kopya" olmayı hedefliyoruz, ama belki de kültürel ilerlemeye yönelik "asıl bilinç" olup, bugüne dair düşüncelerimiz.

2.Robotik bir bilinç, insanın yaşadığı duygusal deneyimleri yaşayabilir mi?
Bugün için aşk, aile, başarı gibi kavramları insanın sınırlarının içinde tanımlıyoruz. Ama bu gelecekte robotik bir formda var bizde da böyle mi olacak? Şu anda robotlarla tam anlamıyla hissedilemeyeceğini düşünüyoruz, çünkü biz bu temelde biyolojik bedenimizle deneyimimiz var. Ancak robotik varoluş bize bambaşka bir duygu evreni sunabilir mi? Belki de şu an hayal bile edemediğimiz yeni bir mutluluk veya varoluş hali olacak.

3.Bu bir tür teknolojik evrim mi?
Evrim, canlıların uyumunu sağlayarak hayatta kalmasını sağlayan bir süreç. Ancak insanlık biyolojik evrimini geride bırakıp artık teknolojiyle evrim mi oluyor? Eğer bilincimiz bir gün makine ile birleşip farklı bir varoluş biçimine kavuşursa, bu insanlığın yeni bir aşama olabilir mi? Bedenimizden bağımsız, evrensel bir varoluş mu mümkün olacak?

Aslında bugün imkansız gibi görünen birçok şey geçmişte de ütopik olarak kabul ediliyordu. Ama insanlık sürekli olarak bu sınırı aştı. Belki de küresel kültürün aktarımı ve ruh-makine iş birliği gerçekten yeni bir yaşam formülüne dönüşebilir. Ve belki de bu süreç, ölümden sonra bir oğul değil, yepyeni bir başlangıç ​​olabilir.

 

1 Şubat 2016 Pazartesi

EDREMİT KÖRFEZİNDE MOTOKARAVAN İLE SEYAHAT



Bu bloğumda motokaravancılar için yazdığım her iki makalede beklediğimin üstünde ilgi gördü. Bu benim için sürpriz olmadı. Çünkü karavancılık bir tutkudur. Zevk alınmadan yaşanacak zorluklara katlanmak pek mümkün değildir. Ama inanılmaz keyifli bir yaşam şekli, hobidir. Avrupa’da ailelerin büyük bir kesimi bu yaşam şeklini benimserken, ülkemizde maalesef bu oran çok düşüktür. Kanımca mali yönünün çok pahalı olması ve ülkemizde bu hobilerin olmazsa olmazı olan mokampların çok yetersiz olması bu yaşam şeklinin gelişmesini engelleyen önemli faktörlerdir.
Ben ilk doğada yaşam deneyimlerimi eşim ile öğrenci olduğumuz 1960 lı yılların sonunda Almanya’da ufak bir çadır ile başladım. Bu yaşam şekli o kadar hoşumuza gitti ki, artık arabamızın bagajında çadır olmadan ne yurt içi ve ne de yurtdışında yaşamaz olduk. Biz 1970 yılında Çukurova Üniversitesinde Dr. Asistan olarak işe başladıktan sonra, ben, Almanya Frankfurt’taki Bayern Tarım şirketinden Türkiye tarım ilaçları organizasyonu ile ilgili bir davet almıştım. Bu seyahati o zaman sahip olduğum Renault steyşın ile eşimle beraber yaptık. Şirket bize Frankfurt’ta iyi bir otelde yer ayırmıştı. Biz ikinci gece bu konforlu oteli terk ederek,  Şehrin yakınındaki bir kampinge gittik ve arabamızda bizi bekleyen çadırda gecelemeyi tercih ettik. Bu tutku yurt içinde de devam etti. Yine bir Almanya seyahatinde Münih şehir içinde halen mevcut olan İsar nehri kenarındaki kampingde kalırken, bir Türk aileyle tanıştık. Mersinli olan bu aile bizi çay içmek için karavanlarına davet ettiler. Biz ilk defa bir çekme karavanı içinde görme şansı bulmuştuk. Ben bu andan itibaren artık karavan hayal etmeğe başladım. Zannederim 1980 li yıllarda Adapazarı’ ndaki bir firmadan ilk çekme karavanımı aldı.
Bundan sonra ayni yerde ikinciyi de aldım. 1989 Yılında Mitsubishi minibüsten çevrilmiş ilk motokaravanımı aldım. Onu takip eden yıllarda daha sonra Fiat Ducato Hymer olan Alman yapımı tamamen orijinal motokaravana kavuştum.
Ancak o yıllarda bana motorun çekiş gücü yetmez gelince onu sattım ve daha sonrada 2 farklı Ducato üzerine yine Adapazarı’nda yapılmış motokaravanım oldu. Sonuncu Alman yapımı Volkswagen bir motokaravanım Reimo oldu. Ama artık Türkiye çok değişmişti. Araç sayısı artmış, az sayıda olan mokamplar bu yaşam şekline yabancı kişilerin istilasına uğramıştı. Zannederim 10 yıl önce ben artık bu hobimi yapamaz hale geldim. Ama Avrupa seyahatlerimde artık motokaravancılar şehir içlerinde gecelediklerini gördüm. Bu yaşam şekli ülkemizde de bazı şehir ve küçük yerleşim birimlerinde uygulanabilirdi. Emekli olduktan sonra yerleştiğim Ayvalık ve civarındaki küçük yerleşimlerin buna çok uygun olduğunu gördüm ve ilkyazımı Keremköy için yazmıştım. Körfez yazın motokaravan tutkunları için çok uygun ortamlar sunabilmektedir. Ancak bunu körfezdeki her şehirde yapma olanağınız yoktur. Çanakkale tarafından gelirken Küçükkuyu’dan Burhaniye’ye kadar tüm kıyı binalar tarafından işgal edilmiştir. Mevcut mokampların standartı oldukça düşüktür. Ama Gömeçten Dikili’ye kadar olan alanda doğrudan deniz kenarında günlerinizi geçirecek birçok yer bulmanız olasıdır. Hatta Ayvalık için örnek olarak Körfez ve Ayvalık isimli Blogta (http://ahmetayvalik.blogspot.com.tr/)  şehir içinde nerelerde park edilebileceğine dair örnekler vermiştim. Gömeç, Keremköy, sahilkent mahallesi, Ayvalık kentinin Cunda dahil birçok yerinde rahatlıkla motokaravanınızı deniz kenarına park edebilirsiniz. Tüm bu yerlerde merkeze giden belediye otobüsleri ve dolmuşlar en yoğun bu bölgelerde çalışmaktadırlar. Önerim Balıkesir veya Çanakkale üzerinden Ayvalık’a  gelirseniz, Gömeç’ten sonra Keremköy üzerinden sahile inerek, kıyı boyu Ayvalık içine Yunus Emre parkına kadar gelebilirsiniz. Bu 12-13 Km lik yolculuk size birçok park edebileceğiniz olanaklar yanında çok sayıda güzellik ve sürprizler sunacaktır.
 Size anlattığım bu bölge mevsim olarak hemen hemen her ay dolaşabileceğiniz yörelerdir. En güzel mevsimleri ilk ve sonbahar ayları olmaktadır. Yaz ayları da güzel olmasına karşın, tatil ayları olması nedeniyle daha kalabalık olmaktadır.


22 Şubat 2015 Pazar

FIRINDA ZEYTİNYAĞLI BİBER DOLMASI




Bu yemek genellikle tencerede yapılmasına karşın, bizim evde fırında pişirilmesi tercih edilmektedir. Zeytinyağlı biber dolma denince akla genellikle çam fıstıklı, kuş üzümlü olan şekli gelmektedir. Batıda bizim hazırladığımız zeytinyağlı içle hazırlanan dolmalar Ege usulü veya yalancı dolma olarak da anılmaktadır. Ancak yoğurtlu olarak keyifle tüketilen yemeklerin arasında sayılabilir. Aşağıda malzemeleri verilen karışım ayni zamanda asma yaprağı sarması ve kabak çiçeği dolmasında da kullanılabilmektedir.

Malzemeler

Dolmalık biber        ½ Kg
Pirinç                     1 Su bardağı
Zeytinyağı              1 Su bardağı
Domates                4 Adet
Salça                     1 Yemek kaşığı
Soğan                    2 Adet
Taze soğan             3 – 4 Adet
Maydanoz               1 Demet
Dereotu                 ½ Demet
Nane                      ½ Demet
Tuz, Karabiber

Pirinci yıkadıktan sonra geniş bir kap içine alınır. Kabukları soyulan domateslerin çekirdekleri çıkarıldıktan sonra tavla zarı büyüklüğünde kesilerek pirinçlere ilave edilir. Kuru ve taze soğanlar ince doğranarak kaba alınır. Yeşillikler ince ince doğranır ve ilave edilir. Zeytinyağı, salça, tuz ve karabiber ilave edildikten sonra iyice karıştırılır ve hazırlanan biberlere doldurulur. Biberlerin ağızları uygun büyüklükte kesilmiş domatesler ile kapatılır ve ağız ağza gelecek şekilde fırın kabına dizilir. Burada benim çok sevdiğim bir hususu daha ilave etmek isterim. Bu şekilde hazırlanan biber dolmalarının yanına konacak domates dolmaları da harika olmaktadır ve sunumda zenginlik katmaktadır. Fırın kabına biberleri örtecek kadar su ilave edilerek, 180º C dereceye ayarlanmış fırında biberlerin üstü resimde görüldüğü gibi kızarıncaya kadar pişirilir.


Veya altına ters tabak konan ince tabanlı tencereye dizilen dolmalar ocakta da pişirilebilir.

CEVİZLİ BAKLAVA


Körfezde Ramazan Bayramlarının klasiği cevizli ev yapımı baklavadır. En büyük keyfimde sabahları baklava tepsisi içinden bol şuruplu 2 dilim baklava yemekti. Yıllar içinde eğer Ramazan Bayramında körfezde olursam, bu ritüeli devam ettirme fırsatım oldu. Son yıllarda mutfağa olan ilgim beni baklava yapma düzeyine kadar getirdi. İlk denemem olmasına rağmen, baklavayı kendi mutfağımda yapmakta başarılı olduğumu zannediyorum. Yalnız yanlış anlaşmayı önlemek için ben baklavayı hazır baklava yufkası ile denedim. Bu arada fark ettim ki, ev yapımı, yani yufkanın da evde hazırlanarak yapılan baklava, hazır yufka ile yapılandan farklı oluyor. Hazır yufka ile yapılan baklava daha çok Antep baklavasına benzemektedir. Ama belirtmeliyim ki, oldukça beğeni ile tüketilen bir tatlı olmakta.


Malzemeler

Baklava yufkası                   1 Paket
Ceviz içi                              3 Su bardağı
Tereyağı                              350 g
Zeytinyağı                           1 Çay bardağı
Toz şeker                             800 g
Su                                       650 ml
Limon                                  ¼ Adet


Yufka ebadındaki fırın tepsisinin tabanı yağlandıktan sonra bir yufka tepsi içine yayılmakta ve bu eritilmiş ve zeytinyağı ile karıştırılmış tereyağı ile yağlanmaktadır. Bu işlem 10 adet yufkaya kadar devam edildi. Onuncu yufka yağlandıktan sonra üzerine cevizin üçte biri serildi. Bunun üzerine ikinci on yufkanın her bir tekrar yağlanarak serildi ve ikici üçte bir ceviz içi tabakası serpilerek oluşturuldu bu işlemler üçüncü on tabaka yufkadan sonra son ceviz içi tabakası yapılarak, üzerine yağlanarak serilen dördüncü yufka tabakası ile bitirildi. Fırın tepsisi içine hazırlanan yufka tabakaları keskin bir bıçak ile küçük kareler şeklinde kesildi. Burada önemli bir ayrıntı ise hazırlanan yağ karışımının tümü yufkaların yağlanmasında kullanılmadı. Yağın ¼ kısmı baştan ayrılarak, baklava kesildikten sonra üzerine gezdirildi.
175º C fırında 30 – 35 dakika yufkalar kızarana kadar pişirildi. Bu pişme işlemi esnasında baklavanın şurubu hazırlanlanmalıdır. Baklava piştikten 5 – 10 dakika sonra sıcak şurup ile buluşturuldu. Tahminen 2 saat sonra tüketilmeğe hazır son derece çıtır çıtır bir baklava elde edilmiş olmaktadır

Korkmayın deneyin, oldukça basit olan bu işlemlerden sonra sonuç sizler için de sürpriz olacak ve eski geleneğimiz Ramazan Bayramlarının ev yapımı baklavanızı gururla misafirlerinize ikram edebileceksiniz. Şimdiden afiyet olsun. 

4 Şubat 2015 Çarşamba

PORTAKAL KABUĞU ŞEKERLEMESİ




Değişik yöntemleri olan bu şekerlemede ben oldukça basit bir yol izledim ve başarılı oldum diyebilirim. Mümkünse kalın kabuklu portakal çeşitleri bu iş için seçilmelidir. En uygun çeşit yafa portakal olmasına karşın, artık bu çeşidin üretimi pek yapılmadığı için teminide güç olmaktadır. Bunun yerine Washington portakalları bu iş için kullanılabilir.

Malzemeler:

Portakal meyveleri               1 Kg
Şeker                                ½ Kg
Portakal suyu                        Şekeri örtecek kadar

Yıkanan portakallar kurutulduktan sonra baş ve son kısımları kesilerek kabuğa zarar vermeyecek ende soyulur. Bu kabukların iç kısmı eğer çok kalın ise çok keskin bir bıçak ile beyaz kısmından bir parça uzaklaştırılır. Daha sonra kabuklar boyuna en fazla 1 cm genişliğinde kesilerek, portakal kabuğu şeritleri elde edilir. Kabuklar bol suda 10 dakika kadar kaynatılarak, tatlandırılır. Kabukların çok tatlı olması gerekmez. Süzülen bu kabuklar, önceden hazırlanan koyu portakal şurubun içine alınarak kaynatılmağa başlanır. Portakal kabuk şeritlerinin renkleri koyulaşınca, ızgara üzerine alınarak süzülmeğe bırakılır. Süzülen kabuklar, toz şeker içinde her tarafı şekerleninceye kadar karıştırılır ve kurutulacak uygun tel ızgaralar üzerine sıralanır. İstenirse 50 – 60º C fırında 3 – 5 saat tutularak kurutulur veya benim yaptığım gibi ızgara üzerinde istenen kuruluk sağlanıncaya kadar bekletilir. Bende bu işlem 2 gün sürdü.

İstenirse şekerleme olarak tüketilebilir, istenirse pasta ve tartların yapımında kullanılabilir.

3 Şubat 2015 Salı

FIRINDA KIYMALI KABAK DOLMASI



Evimizde gerek kabak gerekse biber dolmaları mutlaka fırında pişirilir. Fırında dolmaların üzerindeki oluşacak kızarma, içindeki malzemeye de ayrı bir nefaset kazandırmakta, kanımca tencereye göre dolmaların tadı daha bir farklı olmaktadır. Ancak bu şekilde pişirmede yemeğin suyu istenen bir özellik değildir.

Malzemeler:

Yağsız dana kıyma                  250 g
Pirinç                                      1,5 Çay bardağı
Domates konservesi                    3 Yemek kaşığı
Domates salçası                         ½ Yemek kaşığı
Soğan                                        1 Adet
Yeşil soğan                                 2 Adet
Maydanoz                                   1 Demet
Dereotu                                     ½ Demet
Kuru nane                                   2 Yemek kaşığı
Sızma zeytinyağı                          1 Çay bardağı
Tuz, karabiber


Burada iç malzemenin hazırlanmasında, kıymalı lahana sarması ve biber dolması iç malzemesi ile bir farkı yoktur. Dolma yapmaya şekil olarak uygun 4 – 5 adet kabak öncelikle bir çatal yardımıyla kabağın üst kısmı yarı yarıya yukarıdan aşağı doğru sıyrılmalıdır. Bu şekilde kabağın üst kısmının yarısı yapılacak dolmalık kabaklar üzerinde kalabilmektedir. Daha sonra sap ve çiçek ucu kesilerek kabaklar ikiye bölünmelidir. Her bir parçanın içi oyularak dolacak hale getirilmelidir. Burada önemli olan diğer bir husus ise kabaklar oyulduktan sonra kalacak kabağın et kalınlığıdır. Bazıları bunu biraz daha kalın isterken, bazıları ise çok ince isteyebilmektedir. Nitekim bizim evde bu husus her kabak dolması yapımında tartışma konusudur. Bunun için herkesin isteği doğrultusunda kabakta et kalınlığı bırakmak, en sağlıklı yol olmaktadır. Bu şekilde eleştirilerden de kurtulmuş olunacaktır.
Kabaklar hazırlandıktan sonra içlerinin tuzlanması ve baharatlar ile ovulması yemek yapana puan kazandıracak bir ayrıntıdır. Doldurulan kabakların ağız kısımları birbirine bakacak şekilde bor cama dizilir, üzerlerine kabakların yarısına kadar gelecek şekilde ılık su ilave edilir. Fırının orta rafına yerleştirilir ve 180º C fırında üstü hafif kızarıncaya kadar pişirilir.
Biz bu yemeği yoğurt ile servis etmekteyiz.

Resimde bor cam içinde 2 adet de patates dolması görülmektedir. Bu benim için bir deneme oldu. Ancak ben kıymalı patates dolmasının  tadını beğenmeğimi belirmek isterim.  Afiyet olsun.

30 Ocak 2015 Cuma

TAVUKLU TEPSİ KÖFTESİ


Yapmadan önce bu kadar lezzetli olabileceğini tahmin etmemiştim. Yapımı oldukça basit olan ve tavukgöğsü ile hazırlanan bu yemeği denemek hem yapanı ve hem de bu yemeği tüketecekleri mutlu edeceğine inanıyorum. Tavukgöğsü ile çok değişik yemekler yapmak mümkündür. Genelde lezzet yoksunu olan tavuğun bu kısmı ile hazırlanacak en güzel yemek tariflerinden birinin bu yemek tarifi olacağına inanıyorum. Kullanılacak malzemelerde hemen hemen her mutfakta olabileceklerden itibaren. Diğer taraftan da yemeğin hazırlanış ve pişirme şekli hazırlayanın zevkine göre değişiklikler yapmasına izin verecektir.
  



 Malzemeler ( İki kişi içindir )

Tavukgöğsü                             300 g
Soğan                                         1 Adet
Kapya biber                                 1 Adet
Zeytinyağı                                   4 Yemek kaşığı
Yumurta                                      1 Adet
Tatlı biber salçası                         1 Yemek kaşığı
Domates                                     1 Adet
Sarımsak                                     2 Diş
Maydanoz                                   ½ Demet
Yeşil soğan                                  1 Adet
Tatlı kırmızı pul biber                    1 Tatlı kaşığı
Kuru nane                                    1 Çay kaşığı
Kimyon                                        1 Çay kaşığı
Tuz, Karabiber
Borcam 15*22 cm

Hazırlanışı


Öncelikle tavukgöğsü tavla zarı büyüklüğünde kesilmelidir. Etin yarı donmuş halde bulunması bu işlemi kolaylaştıracaktır. Et tamamen yumuşadıktan sonra mutfak robotunda ufak dokunuşlarla daha küçük parçalara kesilmesi gerekir. Burada etin macun haline gelmemesine özen gösterilmelidir. Tüm karışımı yapmak için et bir kâse içine alınır ve üzerine hazırlanan diğer malzemeler ilave edilir. Soğan ve maydanoz ufak kesilmesine özen gösterilmelidir. Ben karışıma domates yerine yazın hazırladığımız domates konservesinden 2 yemek kaşığı koydum. Bu malzeme her mutfakta kışın olamayacağı için bir domatesin kabuğu soyulduktan sonra sert kısmı küçük parçalara kesilerek ilave edilmelidir. Zeytinyağı ve diğer malzemeler kaba alındıktan sonra homojen bir karışım elde edilinceye kadar karıştırılır. Hazır olan karışım borcama alınır ve üzeri alüminyum kâğıt ile örtülür. Önceden 200º C ısıtılmış fırında 40 dakika pişirilir. Burada ufak bir ayrıntıya dikkat etmek gerekir. Borcam üzerindeki alüminyum kağıt 20 dakika sonra uzaklaştırılarak, karışımın suyunun uzaklaşması ve köfte üzerinin hafif kızarması sağlanır.